19 Ağustos 2009 Çarşamba

BÜYÜKADA TURU

Büyükada Meydanı



Güzeller güzeli İstanbul'un tadını çok fazla çıkaramadığımızı düşündüğümüz bir Haziran günü Asya yakasında oturmamızın avantajını da kullanarak yaklasık 40 dakikalık püfür püfür bir vapur yolculuğundan sonra Büyükada'ya vardık.

Niyetimiz daha evvel önce tekli bisikletlerle denediğimiz ama benim başarılı olamadığım tam ada turunu ikili bisikletle tamamlamaktı. Bunu bir kez daha denemiş senkronizasyonu yakalarsanız çok da keyifli olacağını görmüştük.

Bisikletlerimizi kiraladık ve turumuza başladık, parkurun ilk bölümü en zor bölümü sakın gözünüz korkmasın, piknik yapılan sayfiye yerini geçtikten sonra hem zor yokuşlar hem kalabalık hem de faytonlar azalıyor. Aslında bence adanın en güzel kısmı başlıyor, çok güzel bir manzara, yeşil-mavi ve sessizlik. Maalesef çoğu zaman tüm bu güzellikler ağır at pisliği kokusuyla bastırılsa da kısa sürede o kokuya da alışıyorsunuz.





Manzaralı bölümde kısa bir mola verdikten sonra tekrar bisikletimize bindiğimizde ön tekerlekten gelmeye başlayan metalik ses gittikçe daha sinir bozucu bir hal almaya başladı ve bu durum çok uzun sürmedi çünkü ön tekerleğimize giren raptiye (ada yolunda raptiye ne arar hala çözemiyorum)tekerleği tamamen indirdi. 15 kmlik parkururun 9 km si bitmişti ve o sıcakta nasıl 6 km yürürüz diye düşünmeye başladık.

Faytonları çeken emektar atların bakımının yapıldığı haraya bisikletimizi sürüyerek vardığımızda, şansımıza yeni bakımdan çıkmış bir faytonla karşılaştık. Bisikleti resimde görüldüğü gibi faytonun arkasına koyup yolun kalan kısmını keyifle etrafa bakınarak tamamladık.





Büyükada gezisinin bir başka keyifli mekanı bence geçen sene açılan Kahve Dünyası isterseniz deniz manazaralı üst katında ya da bir alt katta daha sakin ve yeşillikler içinde kahvenizi içebiliyorsunuz.

Kahve Dünyası

Hafiften yazdan bahara geçtiğimiz bu güzel günler için Büyükada bence en ideal mekan.

Hiç yorum yok: