13 Ocak 2011 Perşembe

SAN DIEGO - SEAPORT VILLAGE - DOWNTOWN



Bu seyahati planlarken oldukça uzun bir rotamız olduğunu ama bunun
yanısıra vaktimizin de her mekanı göremeyecek kadar kısa olduğunu
biliyorduk. O yüzden yola çıkmadan nelerin daha çok ilgimizi çekeceğine
ve nelerden feragat edeceğimize karar verdik. San Diego da öyle 1,5 günde
gezilecek bir yer değil, mesela Aqua Parka gitmek yerine biz seçimimizi
filler ve gorillerden yana kullandık.



Yemekten sonra araba ile kısa bir şehir turundan sonra sahil kısmına yani
Seaport Village geçtik,çoğunlukla koşan, spor yapan Amerikalılarla dolu olan
sahil şeridinde çok güzel cafe ve restoranlar var.

Dengeli taşlar

Biz oldukça tok olduğumuzdan meydandan gelen nefis kokuları takip
ettik ve bu '' Fudge''cuyu bulduk, ellerinde bulunan tüm meyveleri
çikolata ile kapladıkları bu dükkanda dilerseniz dilimlenmmiş olarak da
çikolata da alabiliyorsunuz, önce hoşumuza gitse de tadı oldukça yoğun
ve ağır olan tatlıları maalesef bitiremedik.







Akşam yemeği yiyecek halimiz de yoktu ama jet lagle savaşmak uğruna
bir evvelki akşam 5. caddenin köşesinde gözümüze kestirdiğimiz Croce's jazz bara
gittik, sahibinin de eski bir jazz sanatçısıolduğu bu güzel mekanda
muhteşem bir jazz quarteti dinledik. Jaz'a meraklıysanız muhakkak önceden
rezervasyon yaptırıp bu güzel restorana gidin kaliteli müzik eşliğinde
nefis yemekler deneyin.



Saat 23:00 gibi artık uykudan bayılmak üzereyken yolumuza çıkan sosis dükkanının sahibi Türk beyefendi bu kadar gelip La Jolla'yı görmeden gitmeyin deyince ertesi günü programının biraz sarkacağı belliydi ama henüz o biraz gecikmenin gece karanlığında çölü geçmek manasında olduğunu bilmiyorduk.

Hiç yorum yok: