Antakyada, farklı dinlere inanan kişilerin kardeş kardeş yüzyıllar boyu yaşamasının en güzel sonucu gerek mimari karakteristik özellikler gerekse konumları ile birbiriyle yarışan camiler, şapeller ve kiliseler.
Bunlardan en ilginçlerini gezdik ama gezemediğimiz bir bu kadar yer daha var. St Pierre Kilisesi dağın eteklerine inşa edilmiş, hristiyanlığın yayılmasında önemli yeri olan ilk kiliselerden bir tanesi. Turist otobüsünü görünce sevinçten naralar atan küçük çocuklar için ekmek kapısı olan bu kilise bence görülmeden dünülmemesi gereken bir yer, kiliseye çıktığınızda kuşbakışı Antakyayı da görme şansınız oluyor.
Saint Pierre Kilisesi
Bir başka güzel kilise de şehrin merkezindeki Ortodoks kilisesi, tertemiz, bakımlı geniş avlusu ve nispeten ufak iç kısmı ile mutlaka görülmeye değer.Halen kullanımda olduğu için belirli saatlerde ziyarete açık.
Ortodoks Kilisesi
Tabiki kiliselerin yanısıra pek çok güzel cami de var ama bizim alışık olduğumuz mimari tarzından biraz farklı, daha çok Endülüs ve Arap tarzına yakın. Aslına bakarsanız Cordobada gördüğümüz pek çok camiden farksız camiler bunlar, geniş mermer avlular yerine yemyeşil meyve ağaçları var. Hatta tesadüfen girdiğimiz camide imamın öğleden sonra kendine hazırladığı tabak herşeyi çok güzel özetliyor.
İmamın öğleden sonra atıştırmalığı
En meşhur camilerden bir tanesi de Habib Neccar cami, burada edilen tüm duaların kabul olduğu, isteklerin gerçekleştiğine de inanılıyor, sonuç ne olursa olsun zaten önemli olan inanmak değil mi ?
Habib Neccar Cami
Habib Neccar caminin tam karşısında Neccar adlı bir de kafe var biz türk kahvelerimizi burada içtik ama önceden belirtmeliyim Antakyada kahveler de biraz daha koyu bizim İstanbulda alışık olduklarımıza pek benzemiyor.
Neccar Kafe
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder